Peygamberimiz borcunu ödemeden ölenlerin cenazesinde nasıl davranırdı

İnsan haklarına büyük önem veren Peygamber Efendimiz (sav), hiçbir Müslümanın üzerinde kul hakkı olduğu halde Allah’ın huzuruna çıkmasını istemez, ödemek niyeti ile borçlanıp da borcunu ödeyemeden ölenlerin borçlarının ödenmesine yardımcı olurdu.

Hatta o, namazını kıldırmak üzere, bir cenazeye davet edildiği zaman, ölünün kul borcu olup olmadığını sorardı. Borcu olduğu kendisine bildirilince, borcunu karşılayacak bir mal veya para bırakmışsa namazını kılar, borcunu karşılayacak bir şey bırakmadığı bildirilince kendisi bu cenazenin namazını kılmak istemezdi.

Bunun sebebi, borçlu ölüp borcunu karşılayacak bir şey bırakmamış kimsenin cenaze namazı kılınmayacağı için değil, arkadaşlarından zengin olanların peygamber namazını kılmıyor diye ona acıyarak bıraktığı borcu ödemelerini teşvik etmek ve böylece onun, kul borcu ile Allah’ın huzuruna çıkmamasını sağlamaktı.

Nitekim şu rivayet bunun çarpıcı bir örneğidir. Seleme ibn Ekva (ra.) anlatıyor:

Bir defasında Peygamberimizle birlikte oturuyorduk. Bir cenaze getirildi. Cenaze sahipleri,

“Ey Allah’ın Resulü, cenazemiz var, namazını kıldırır mısınız?” dediler.

Peygamberimiz:

“Ölünün üzerinde bir borç var mıdır?” diye sordu. Cenaze sahipleri,

“Hayır, borcu yoktur.”, diye cevap verdiler. Peygamberimiz, “Bir dünyalık bıraktı mı?” diye sordu. Onlar,

“Hayır, bir şey bırakmadı.” dediler.

Bunun üzerine Peygamberimiz cenaze üzerine namaz kıldı. Başka bir cenaze getirilmişti. Cenaze sahipleri Peygamberimizden cenazelerine namaz kıldırmasını rica ettiler. Peygamberimiz yine sordu:

“ölünün üzerinde borç var mı?” Onlar,

“Evet var.” dediler. Peygamberimiz,

“Bir dünyalık bıraktı mı?” diye sordu. Onlar,

“Evet üç dinar bıraktı.” dediler. Peygamberimiz bunun da namazını kıldı. Sonra üçüncü bir cenaze getirildi ve “Ey Allah’ın Resulü, cenazemiz var, namazını kılsanız.” dediler Peygamberimiz yine sordu:

“Ölü, bir dünyalık bıraktı mı?” Onlar,

“Hayır, bırakmadı.” dediler. Peygamberimiz,

“Ölünün borcu var mı?” Diye sordu. Cenaze sahipleri,

“Evet, üç dinar borcu var.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz,

“Haydi, cenazenizin namazını kılın.” buyurdu (da kendileri kılmak istemedi). Bunun üzerine Ebû Katâde adındaki sahabi (ra.),

“Ey Allah’ın Resulü, cenazenin namazını kılınız, borcu benim üzerimedir. (Yani borcunu ben ödeyeceğim) diyerek kefil oldu. Bunun üzerine Peygamberimiz bu cenazenin namazını da kıldı.”

Darekutni’nin rivayetine göre Hz Ali diyor ki:

Bir cenaze, namazı kılınmak için getirildiğinde Peygamberimizin âdeti, ölünün geçmiş hayatının hiçbir safhasından sormaz, yalnız “Onun borcu var mıdır?” derdi.

Ebû Hüreyre (ra.) diyor ki:

Peygamberimizin, borçlunun cenaze namazını kılmaması İslam’ın ilk günlerinde olmuştur. Allah Teâlâ Peygamberimize fetihler nasip edip devlet hâzinesi zenginleşince, üzerinde kul borcu olup vefat edenlerin borçları Peygamberimiz tarafından ödenerek namazları kılınmıştır.

Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Ben mü’minlere kendilerinden daha yakınım. Herhangi bir mü’min ölürken borç bırakır (ve onu ödeyecek bir mal veya para bırakmaz)sa onu ödemek bana aittir. Mal bırakırsa o da vârislerinindir.”

Görülüyor ki Peygamberimiz bir mü’minin borçlu olarak
Allah’ın huzuruna gitmesini istemiyor. Naklettiğimiz sahih rivayetler Peygamberimizin bu konuda ne kadar hassas olduğu nu gösteriyor.

Peygamberimizin, “Ölünün borcu var mıdır?” diye sorduğu borç, ödemek niyetiyle alıp da ödeyemeden ölen kimsenin borcudur. Yoksa, hırsızlık, sahtekârlık, hile, haksızlık ve rüşvet gibi meşru olmayan yollarla üzerine aldığı kul borçları değildir. Bunlar sadece bir borç değil aynı zamanda suç ve günahtır. Allah’ın yüce huzurunda hesap verilirken kul hakları sahiplerine rahatlıkla ödenecek, suç olanlarına da ayrıca ceza verilecektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz