Uhud Savaşı tarihi neden ve sonuçları

Bedir savaşı gibi Uhud Savaşı da Mekkeli müşriklerle yapılan bir savaştır. İslâm’ın ilk başşehri Medine’yi basarak müslümanlığı yok etmek isteyen Kureyşlilerin ilk saldırışları, Bedir zaferiyle önlenmişti. İkinci saldırı da Uhud Dağı’nda karşılanmış oldu. Bedir Savaşı gibi Uhud Harbi de müslümanlar için bir müdafaa savaşı olmuştur. Bedir’de perişan olan müşrikler, ölülerinin intikamını almak için, Medine’ye kadar gitmek ve müslümanların işini bitirmek istiyorlardı. Bütün kabile halkını kışkırtarak 3000 kişilik bir kuvvet topladılar. Bu kuvvetin 700’ü zırhlı, 200’ü atlı idi; 3000 tane de develeri vardı. Yanlarında çalgı takımları ve kadınlarda bulunuyordu. Bunlar def çalıp intikam türküleri söyleyecekler ve erkeklerini gayrete getireceklerdi.

Peygamberimiz, müşriklerin Medine yakınına kadar geldiklerini haber alınca, ne yapacaklarını ve nasıl davranacaklarını danışmak üzere ashabını topladı. Dünya işlerinde ashabı ile konuşmak ve onların görüşlerini almak, Peygamberimizin adeti idi. Bazı Ashab, şehri içerden müdafa edelim diyordu. Gençler ise, düşmanla dışarda karşılaşmak istiyorlardı. Neticede bu görüş kabul edildi. Cuma namazından sonra Madine’den çıktılar. Müslümanlar 1000 kişiydi. Münafıkların reisi Abdullah 300 kadar adamıyla geri dönünce müslüman 700 kişi kaldılar. 3000 kişilik müşrik ordusu karşısında 700 kişilik İslam ordusunun çoğu genç ve tecrübesizdi. Fakat imanları çok kuvvetliydi. 700 müslümanın 100’ü zırhlı, ikisi atlı idi. 23 Mart 625 yılında Uhud dağı eteklerinde savaş başladı.

Çok şiddetlenen harb müslümanlarının lehine dönüşmüştü. Düşman safları bozulmuş, kadınlar dağa doğru kaçmaya başlamışlardı. Müslümanlar düşmanlarını kovalarken harp sahasından uzaklaştılar, sonra da ganimet toplamaya başladılar. Resûlullah’ın “Ayneyn” boğazını tutmak için yerleştirdiği müslüman okçuları da “Ne duruyoruz? İslâm ordusu harbi kazandı, düşman bozuldu, savaş bitti, düşmanı kovalayan kardeşlerimize katılalım, biraz da biz ganimet alalım” dediler. Ve yerlerini terk ettiler. O zaman henüz müslüman olmayan Velid oğlu Halid yanında bulunan ikiyüzelli kadar süvari kuvvetiyle derhal hücuma geçti. İslam ordusunun sol cenahından dolaşarak arkasını çevirdi. Birdenbire bağırarak orduyu yardı. Sesini tanıyan Kureyşliler geri döndüler. İslâm ordusu, bir taraftan Halid’in süvarileri, diğer taraftan Ebû Süfyan’ın piyadeleri arasında sıkışıp kaldı. Zafer yer değiştirdi. Müslümanlar harbi kazanmışken kaybetmiş, bir saat önce birlik halinde döğüşen müslümanlar, artık canlarını kurtarmayı düşünmeye başlamışlardı. Peygamberimizin amcası Hz Hamza’yı habeşli Vahşi şehid etti. Hz Hamza’nın şehid düşmesi İslâm ordusunu perişan etti, kargaşalık arttı, pek çok müslüman şehid oldu. Atılan bir taşla Peygamberimizin alt dudağı yarıldı, zırhından iki halka yüzüne batmış, yanağını yarmıştı. Bir ara, Hz Peygamber’in şehid edildiği haberi duyuldu. Müslümanlar daha çok şaşırdılar, ümitsizliğe düştüler. Bir grup müslüman Hz Peygamber’in etrafına halka olmuş, O’nu koruyorlardı. O büyük Peygamber düşmanın attığı ok yağmuru altında bile metanetini kaybetmiyor.

— Yâ Rab, kavmimi affet. Çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.” diye dua ediyordu. Hz Heygamber yanındakilerle bir tepeye çıktı. Düşman saldırıları sonuçsuz kalmıştı. Resulullah, Allah’a dua ederek yardımını istedi: “Allah’ım! Seni bilen ve yalnız sana ibadet eden şu bir avuç insan yok olursa, yer yüzünde sana ibadet edecek kimse kalmayacaktır. Benden yardımını esirgeme; düşmanları perişan eyle, yâ Rabbi” dedi. Allah Peygamberimizin duasını kabul etti. Ashab, Peygamberimizin etrafında yeniden toplandı. Müşriklerin kalplerine bir korku girdi, savaşı bırakıp, Mekke yolunu tuttular. Peygamberimiz harp sahasını dolaştı. Müşrikler müslüman şehidlerin kulak ve burunlarını kesmişlerdi. Hz Hamza’nın burnu ve kulakları kesilmiş, karnı yarılmış, bedeni parça parça edilmişti. Bunu gören Peygamberimiz çok üzüldü. Şehidler gömüldükten sonra düşmanın takibine başlandı. Fakat Mekke ordusu çoktan kaçıp gitmişti. Müslümanlar da takipten vazgeçip Medine’ye döndüler. Kureyş’in 20 ölüsüne karşı müslümanlar 70 şehid vermişlerdi. Müşrikler, Uhud Savaşı’nda zaferi kazandıklarını sanarak sevinç içinde kalmışlardı. Oysa savaş alanını terkedip kaçmış, peşlerine düşen müslümanlarla yeni bir savaşı göze alamamışlardı. Uhud Harbi İslâm tarihinin en önemli ve ibret alınması gereken savaşıdır. Fakat, yendikleri kanaatinde bulundukları müslümanların üzerine gitmekten çekinmişlerdi. Bu bakımdan, Uhud Savaşı’nı müşrikler için bir zafer, müslümanlar için de mağlubiyet şeklinde gösteremeyiz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz