Cuma namazının sahih olmasının şartları nelerdir

Cuma namazının sahih olması için birtakım şartlar vardır. Şimdi bu şartları ve bu şartlar hakkındaki farklı görüşleri inceleyelim.

Cuma namazının sahih olmasının şartları; şehir, vakit, hutbe, cemaat, sultan ve izn-i âm’dir

1. Şehir: Cuma namazı kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması şarttır. Bu şartı ön görenler Hanefilerdir. Bunlara göre cuma namazı ancak şehir ve şehir hükmünde olan yerde kılınır.

Diğer mezheplerde böyle bir şart yoktur.

Şafiiler, cuma namazı için yaz ve kış halkın devamlı oturduğu ve cuma namazı kendilerine farz olan kimselerin sayıları en az kırk kişi olan köy ve şehirlerde;

Malikiler, insanların devamlı oturdukları köy, şehir ve benzeri yerleşim merkezlerinde;

Hanbeliler ise en az kırk kişinin oturduğu yerleşim yerlerinde cuma namazı kılınacağı görüşündedirler.

2. Vakit: Cuma namazının vakti öğle namazının vaktidir. Cuma namazı öğle namazının kılındığı vakit içerisinde kılınır. Öğle vaktinden önce kılınamayacağı gibi vakit çıktıktan sonra da kılınmaz, kaza da edilmez.

3. Hutbe: Hutbe, cuma namazının sahih olmasının şartlarındandır. Hutbesiz cuma namazı sahih olmaz. Çünkü Peygamberimiz hutbesiz cuma namazı kıldırmamıştır.

4. Cemaat: Cuma namazında cemaatin şart olduğu hakkında İslam âlimleri arasında görüş ayrılığı yoktur. Ancak cemaat sayısının en az sınırı hakkında farklı görüşler vardır.

Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre imamla birlikte en az dört, İmam Ebû Yûsuf’a göre üç,

İmam Şâfiî ve İmam Ahmed’e göre imamdan başka kırk,

İmam Mâlik’e göre on iki kişinin bulunması şarttır.

5. Devlet Başkanı: Hanefilere göre cuma namazını ya bizzat devlet başkanı veya yetki vereceği kimse kıldırır. Hanefilere göre devlet başkanının izni olmadan cuma namazı sahih olmaz. Bu konudaki delilleri şu hadis-i şeriftir: Peygamberimiz buyuruyor:

“Bilmiş olunuz ki Allah Teâlâ cumayı benim şu bulunduğum yerde ve bu yılımın bu ayındaki bu günümde size kıyamet gününe kadar farz kılmıştır. Her kim, hayatımda olsun, benden sonra olsun, adil veya zalim bir hûkûmdarı varken onu (yani cumayı) hafife alarak yahut inkâr ederek terk edecek olursa Allah iki yakasını bir araya getirmesin ve hiçbir şeyini mübarek kılmasın (işini rast getirmesin). İyi biliniz ki böylesi tövbe etmedikçe ne namazının ne zekâtının ne haccının ne de başka hiçbir hayrının sevabı vardır. Her kim tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder.” Ayrıca Hanefiler şu akli gerekçeyi de buna eklerler:

Cuma namazı diğer namazlardan farklı olarak büyük bir toplulukla eda edilir. Böyle bir topluluğa imam olmak ve hitap etmek bir şereftir. Bu şerefe ermek isteyen kişiler arasında tartışma olabilir; biri ben kıldıracağım, diğeri ben kıldıracağım diye anlaşmazlık çıkabilir. Ayrıca cemaatten bir grup birini, bir grup da bir başkasını isteyebilir. Namazın vakit içerisinde hangi saatte kılınacağı hususunda anlaşmazlık olabilir. Cemaatten bir kısmı vakit içinde şu saatte kılalım derken, diğerleri de bir başka saati tercih etmiş olabilir. Cemaat arasında çıkması muhtemel bu gibi anlaşmazlıklara yol açmamak için yetki verilmiş, görevlendirilmiş birisinin cumayı kıldırması gerekir.

Esasen bugün medeni topluluklarda, gösteri ve toplantıların önceden yönetime bildirilerek izin alındıktan sonra icra edilmesi, asayişin sağlanması bakımından gerekli görülmektedir. Bu itibarla cumada devlet izninin şart olması medeni bir toplum için gerekli görülmektedir.

Ancak Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre devletin izni şart değildir. Böyle bir izin olmadan da kılınan cuma namazı sahihtir

6. Cuma namazının bir yerleşim yerinde birden fazla camide kılınmasında da farklı görüşler vardır: Gerek Peygamberimiz ve gerekse Peygamberimizden sonra Raşid halifeler bir şehirde yalnız bir yerde cuma namazı kılmışlar ve fethettikleri şehirlerde cuma namazı için birden fazla cami yapmamışlar, cuma namazının özelliği sebebiyle cemaatin bir camide toplanmasını istemişlerdir. Cuma namazının birden fazla yerde kılınması cemaatin bölünmesine sebep olur. Bunun için, Şafii ve Hanbeliler bir yerde birden fazla camide cuma namazının sahih olmayacağını, ancak tek caminin cemaati almaması durumunda birden fazla camide kılınabileceğini söylemişlerdir.

Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre bir şehirde birden fazla camide cuma namazı sahihtir. Şemsü’l-Eimme es-Serahsi, mezhebin sahih görüşünün bu olduğunu söylemiştir.

Cuma namazı ve hutbesi hakkında bütün âlimler görüş birliği içinde olup farklılıklar ayrıntılardadır.

7. İzn-i âm: Hanefilere göre izn-i âm, cuma namazı kılınacak yerin herkese açık olmasıdır. Cuma namazı kılmak isteyen herkes izin almadan bu yere girebilmelidir.

İşte cuma namazı ile ilgili şartlar ve bunlar hakkında İslam âlimlerinin görüşleri kısaca bunlardır.

Farz oluşu kesin delillerle -kitap, sünnet ve icma ile- sabit olan cumanın sahih olması için öngörülen yukarıda yazılı şartlar müctehidlerin içtihadı olup, hutbe ve cemaat dışındaki şartlarda kesin delil bulunmaması, farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Cumanın bir yerde tek camide kılınmasını şart koşan Şafiiler ve Hanbeliler, bu şartı, olmazsa olmaz da görmemişlerdir. Herhangi bir sebeple izin alınmasının mümkün olmaması durumunda, cemaatin üzerinde ittifak edeceği birisinin kıldırması hâlinde cumanın sahih olacağım söylemişlerdir.

Nitekim Halife Hz. Osman isyancılar tarafından kuşatıldığı zaman halk Hz. Ali üzerinde ittifak ederek cumayı kılmışlardır.

Şüphesiz Hanefilerin öngördüğü bu izin, asayişin sağlanmasıyla ilgilidir. Yetkisi ve ehliyeti olmayan kimselerin cumayı kıldırmaya kalkmaları cemaatin bölünmesine ve hatta kavgaya yol açabilir. Bu ise cumanın hikmetine aykırıdır. Çünkü cuma, en az haftada bir defa Müslümanların bir araya gelerek toplu hâlde ibadet etmelerine, birbirleriyle görüşüp kaynaşmalarına vesiledir. Bunun içindir ki Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan Müslümanların ilgililerden izin almak suretiyle cuma ve bayram namazı kılmaları caiz ve sahihtir.

Zaman zaman bazı kimseler, ya bilmedikleri için veya kasıtlı olarak, cuma namazıyla ilgili müctehidlerce öngörülen şartlardan bir veya bir kaçının bulunmadığını ileri sürerek, cuma namazının sahih olmadığım çevrelerine telkin etmek suretiyle konuyu bilmeyen kimseleri şüpheye düşürerek cuma namazını terk etmelerinin, yukarıdaki açıklamalar karşısında ne kadar yanlış ve ne büyük bir cüret olduğu açıktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz