Başka mezhebin görüşlerine göre hareket etmek caiz mi

Herhangi bir mezhebe mensup olan bir kimse, her meselede o mezhebin görüşlerine göre amel etmek zorunda mıdır, yoksa bazı durumlarda başka mezhebin görüşlerine göre hareket etmesi caiz olur mu?

Doğru olan benimsediği mezhebin ictihadlanna uygun amel etmesidir. Ancak bazı hallerde diğer mezheplerden birine göre de amel edebilir. Mesela; bir gün kendi mezhebine göre, başka bir gün diğer mezhebe göre namaz kılabilir. Ancak o mezhebin namazla ilgili hükümlerine uyması gerekir.

Hatta bir kimse namaz kıldıktan sonra, bu namazın kendi mezhebine göre caiz olmadığı ortaya çıkar da başka mezhebe göre caiz olduğu anlaşılırsa, bu namaz yeterli olur, iade edilmesi gerekmez.

Nitekim Hanefi mezhebinin önde gelen müctehidlerinden İmâm-ı Ebû Yûsuf, Medine’de bulunduğu sırada hamamda yıkandıktan sonra Cuma namazını kılmış sonradan kendisine hamamın kuyusunda bir fare ölüsü olduğu haber verilince, “Biz, Medineli kardeşlerimizin görüşüyle amel ettik, çünkü onlara göre hamamın kuyusundaki su, pislik tutmayacak miktarı (iki külle) bulmuştu.” demiştir. Yani, o su ile yıkanıp namaz kılan kimsenin namazı caizdir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, bir meselede iki mezhebi taklit etmekten sakınmaktır. Çünkü bu telfik olup caiz değildir.

Şöyle ki: Hanefi mezhebine mensup bir kimse abdestli iken vücudundan kan aksa, biraz sonra da bir kadınla tokalaşıp ardından namaz kılsa, bu namaz caiz değildir. Çünkü Hanefi mezhebinde vücudun herhangi bir yerinden kan çıksa abdesti bozulur, kadına dokunduğu için de Şafii mezhebine göre abdesti bozulmuş olur.

Bu durumda her iki mezhebe göre de abdesti olmadığı için namazı caiz değildir.

Telfike bir başka örnek de şudur: Abdest alan kimse, Şafii mezhebini taklit ederek başının bir bölümünü mesh edip sonra da bir köpeğe dokunsa, hem Maliki hem de Şafii mezhebine göre abdesti yoktur ve bu abdestle kılınacak namaz da caiz değildir.

Çünkü başının az bir yerini mesh ettiği için Maliki’ye göre, köpeğe dokunmakla da Şafii’ye göre abdesti bozulmuştur. Dolayısıyla her iki mezhebe göre de abdesti yoktur. Abdesti sahih olmadığına göre bununla namaz kılması da söz konusu değildir.

Burada, Türkiye’den hacca giden Hanefi mezhebine mensup hacı adaylarının bazı konularda Şafii veya Maliki mezhebine uyabileceği hususuna işaret etmekte yarar vardır. Şöyle ki:

1. Hanefi mezhebine göre bir kadının hacca gidebilmesi için, yanında kocası veya kendisi ile evlenmesi caiz olmayan bir mahreminin bulunması gerekir. Aksi hâlde yanında eşi ya da mahremi bulunmayan bir kadın, dinen sefer sayılan bir mesafeye yolculuk etmesi caiz olmadığından hacca gidemez.

Ancak Şafii mezhebine göre, yanında kocası veya mahremi olmayan bir kadın, güvenilir bir grup kadın ile birlikte yola çıkıp farz olan haccı yapabilir.

Günümüzdeki uygulama buna göre yapılmaktadır. Bu kolaylık sadece farz olan hac içindir. Bu sebeple yanında eşi veya mahremi olmayan Hanefi ve Şafii mezhebine mensup kadınların, ne nafile hac, ne de umre için bu yolculuğa çıkması caiz görülmemiştir.

2. Hacılar, Arafat’ta arefe günü güneş battıktan sonra Müzdelife’ye gider, burada akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kılarlar.

Müzdelife’de bayramın birinci günü tan yeri ağardıktan sonra güneşin doğmasına kadar olan süre içinde, Müzdeiife vakfesini yapar ve daha sonra şeytan taşlamak üzere Mina’ya giderler. Hanefi mezhebinde olanların yapması gereken budur.

Ancak son yıllarda hacı sayısındaki yoğunluk nedeniyle bunda bir takım zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu sebeple ortaya çıkan bu zorluklara bir kolaylık olmak üzere Hanefi mezhebine mensup olanlar, Maliki mezhebini taklit ederlerse Müzdelife’de akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kıldıktan sonra vakfeyi de yapar ve tan yerinin ağarmasını beklemeden Minaya hareket edebilirler. Genellikle günümüzde yapılan da budur.

3. Yine Hanefi mezhebine göre cemaatle namaz kılarken aynı namazı kılan bir kadın, erkeğin tam hizasında veya önünde olursa kadının arkasındaki erkek ile her iki yanındaki erkeklerin namazı bozulur. Hacda böyle durumlarla her zaman karşılaşılır. Bu sebeple, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinde “muhâzâtu’n-nisâ” (kadınların erkeklerle aynı hizada durmaları) diye bir sorun olmadığından böyle bir durumda hacılarımız bu mezheplerden birinin içtihadına göre amel eder ve namazlarına bir halel gelmez.

Kadınların namazda erkeklerle bir hizada duramayacakları konusu rükû ve secdesi olan namazlar içindir. Rükû ve secdesi olmayan cenaze namazında ise Hanefi mezhebine göre de kadın, erkeğin önünde ve hizasında bulunsa da erkeğin namazı bozulmaz.

Âlimlerimizin isabetle kaydettikleri gibi, amelî hükümlerde farklı görüşlerin olması rahmete vesile olur. İnanç esaslannda ki ayrılık ve ihtilaflar ise yanlış yollara sürükler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz