Vahyin geliş şekilleri nelerdir kısaca

Vahiy sözlükte “bir manayı insanın kendisine gizlice ve süratli bir şekilde aktarmak” anlamına gelir. Şeriatta ise Allah Teâlâ’nın dilediği hükümleri ve hakikatleri peygamberlerine özel yollardan biriyle bildirmesi ve belletmesidir. Diğer bir ifade ile Vahiy, Allah’ın peygamberlerine emir ve yasaklarını, müjde ve mesajlarını bildiriş yoludur.

İlahi vahyin geliş şekilleri şunlardır;

1. Sadık rüya yoluyla
Hak Teâlâ, bazı hakikatleri peygamberlerine sadık rüyalarla bildirir. Mesela, Hz İbrahim’in oğlunu kurban etmesi sadık rüya yoluyla emir buyrulmuştur.

Peygamber Efendimiz de (sallallahu aleyhi vesellem) nübüvvet ve risaletinin başlarında sadık rüyalar şeklinde bazı vahiyler almıştır. Bu vesileyle asıl ilâhî vahyi kabul için peygamber olacak kişide istisna bir durum ortaya çıkar ve daha azametli şekilde tecelli edecek olan vahiyler için de bir kabiliyet meydana gelir.

2. İlham yoluyla
Allah Teâlâ, dilediği şeyleri peygamberlerinin kalplerine uyanık iken herhangi bir vasıta olmadan doğrudan ilham eder. Mesela, hadis-i şerifler bu şekildeki bir ilhamın eseridir.

3. Kitap yoluyla (Perde arkası)
Hak Teâlâ, dilediği ezelî kelâmını peygamberlerine, melek vasıtası olmaksızın da bildirir. Mesela, Musa’nın (as) Tûr dağında mazhar olduğu vahiy bu şekildedir.

4. Melek göndermek suretiyle
Yüce yaratan, dilediği şeyleri melek vasıtasıyla peygamberlerine tebliğ buyurur. Nitekim Peygamber Efendimiz’e (sav) Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini Cibrîl-i emin, zaman zaman gelip sözlü olarak tebliğ etmiştir.

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.”( Şuara 193/195)

Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Şura suresi -51)

De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” (Bakara 97)

VAHYİN PEYGAMBER EFENDİMİZ’E GELİŞ ŞEKİLLERİ NELERDİR?

Peygamber Efendimiz’e vahiy şu şekillerde gelmiştir:

1- Sadık rüyalar halinde. Peygamberimizin gördüğü rüyalardan bir kısmı, daha sonra gerçek hayatta aynen meydana gelmiştir.

2- Cebrail (a.s.) tarafından vahyin, Peygamber uyanıkken kalbine bırakılması. Şu ayet bu çeşit vahyin delilidir: “O’nu uyaranlardan olasın diye, Cebrail, apaçık Arapçayla senin kalbine indirmiştir” (Şuara sûresi, 193- 195. ayetler)

3- Cebrail’in (a.s.) insan şekline girerek, getirdiği vahiy. Bu vahyin en hafif şeklidir. Cibril hadisi diye meşhur olmuş olay buna örnek olarak gösterilebilir.

4- Cebrail (a.s.) görünmeksizin vahyin, çıngırak sesine benzer bir sesle birlikte gelmesi. Bu çeşit vahyin çok ağır olduğu Peygamber Efendimiz tarafından bizzat bildirilmiştir. Tehdit ve korkutma muhtevası olan birçok ayeti kerime bu şekilde gelmiştir. Vahyin gelişi sırasında, Peygamber Efendimiz son derece heyecanlanırdı hatta titrer ve terlerdi.

5- Cebrail’in (a.s.), Hz. Peygamber’e uyku halindeyken getirdiği vahiy. Bazı müfessirlere göre Kevser sûresi bu şekilde vahyedilmişitir.

6- Cebrail’in (a.s.) kendi şekliyle yani melek görünümünde getirdiği vahiydir. Bu şekliyle vahiy iki defa gerçekleşmiştir. Birincisi Peygamber Efendimiz’in, ilk vahiy aldığı gün Hira’dayken, ikincisi de Miraç’ta meydana gelmiştir: “Andolsun ki, O’nu, bir diğer defa da Sidretü’l-münteha’nın yanında gördü.” (Necm sûresi, 13-14. ayetler)

7- Vahyi, Peygamber Efendimiz’in vahiy meleği olmaksızın yani doğrudan Allah’tan alması veya perde arkasından Allah’la konuşması şeklinde gerçekleşen vahiydir. Bu da Miraç’ta gerçekleşmiştir.

Sahabe-i Kiram vahyin gelişi sırasında Allah Resulü’nün nasıl bir hal aldığını şöyle bildirmişlerdir.

Vahyin gelişi esnasında Peygamber Efendimiz’e ağır bir sıkıntı hâli gelirdi. Mübarek yüzü gül gibi pembeleşir, gözlerini kapatır, başını önüne eğerdi. Ashâbı da başlarını önlerine eğerlerdi. Vahiy hâli sona erinceye kadar hiç kimse edebinden ötürü başını kaldırıp Peygamber Efendimiz’in simasına bakamazdı.

Vahiy geldiği zaman bazen de, yüzünün yakınlarında arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi. Resûlullâh, o esnada çabuk çabuk nefes alırdı. En soğuk günlerde bile, alnından inci taneleri gibi terler dökülürdü.

8- Vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sâbit’in (r.a.) bildirdiğine göre gelen vahyin ağırlığı, inen hükümlerin ağırlığı ile mütenasip olurdu. Yani, inen vahiy ilâhî vaat ve müjde mahiyetinde ise Cebrâîl (a.s.) insan suretinde gelir, bu ise Peygamber Efendimiz’e bir güçlük vermezdi. Fakat vahiyde azap ile korkutmaya dair ilâhî ikazlar olduğu zaman da, dehşet saçan bir çıngırak sesi gibi gelirdi.

9- Vahiy, Allah Resûlü deve üzerinde iken geldiğinde, hayvan vahyin ağırlığına tahammül edemez, dizleri bükülür ve çökerdi. Nitekim Peygamber Efendimiz, Adbâ isimli devesinin üzerinde bulunduğu sırada Mâide Sûresi’nin üçüncü âyeti nazil olmaya başlayınca Adbâ’nın ayakları kırılacak gibi olmuş, Allâh Resûlü devenin üzerinden inmişti.

10- İnen vahyin manevi ağırlığı olduğu gibi Allah Resülü’nün bedenen de bir ağırlık ve meşakkat hissettiği de olurdu. Zeyd bin Sâbit (r.a.) şöyle der: “Resulullâh’ın yanında oturuyordum. Bu esnada Allah Resulü’ne vahiy geldi. Dizi benim dizimin üzerindeydi. Vallâhi o anda Resulullah’ın dizinden daha ağır bir şey hissetmemiştim. Neredeyse dizim kopacak sandım.” (Ahmed, V, 190-191)

2 YORUMLAR

  1. benim bir sorum olacaktı fakat iletişim adresi koymadığınız için buraya bırakıyorum, namazdaki duruşlarımızın anlamları nelerdir? Neden bu şekilde durmamız istenmiştir?

    teşekkürler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz