Hz Musa, Harun ve israiloğulları ile ilgili ayetler

Yüce kitabımız Kuranı Kerim’de Hz Musa, Harun ve israiloğulları ile ilgili ayetleri bu sayfada derledik. İşte Kuranı Kerim’de geçen Hz Musa, Harun ve israiloğulları ile ilgili ayetler.

73/16. Firavun o elçiye karşı gelmişti de, onu çok ağır bir cezaya uğratmıştık.

54/41. Fıravun’un adamlarına uyarıcılar gelmişti. 42. Onlar ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Bunun üzerine, onları güç ve üstünlük sahibi olana yakışır bir şekilde yakaladık.

7/103. Sonra onların ardından Musa’yı belgelerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. Ama onlar ayetlerimize karşı haksızlık ettiler. Artık, bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak. 104-105. Musa: “Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbin’in Elçisi’yim. Allah’a karşı bana ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden açık bir belge getirdim. Artık İsrailoğulları’nı benimle gönder” dedi. 106. (Firavun:) “Bir mucize getirdiysen ve doğru sözlülerden isen, onu ortaya koy” dedi. 107. (Mûsa) asasını yere atar atmaz ayan beyan bir yılan oldu. 108. Ve elini çıkardı, bakanlar için bembeyaz oldu. 109-110. Firavun’un kavminin ileri gelenleri: “Doğrusu bu, bilgin bir büyücüdür. Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?” dediler. 111-112. “Onu ve kardeşini eğle, şehirlere bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. 113. Büyücüler, Firavun’a gelip: “Yenen biz olursak, bize bir ödül var, değil mi?” dediler. 114. (Firavun:) “Evet, o zaman siz de gözdelerden olacaksınız” dedi. 115. (Büyücüler:) “Ey Mûsa! Ya (önce) sen at veya biz atalım” dediler. 116. (Mûsa:) “Siz atın!” dedi. (Büyücüler) atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları ürküttüler ve büyük bir büyü ortaya koydular. 117. “Asânı atıver!” diye seslendik. Asâ, birden onların uydurduklarını yutmaya başladı. 118. Gerçek ortaya çıktı ve onların yapmış oldukları boşa gitti. 119. İşte orada yenildiler ve küçük düştüler. 120-122. Büyücüler secdeye kapandılar ve: “Âlemlerin Rabbine, Mûsa ve Harun’un Rabbine inandık” dediler. 123-124. Firavun: “Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Bu, halkı şehirden çıkarmak için kurduğunuz bir düzendir. Ama şimdi göreceksiniz. Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim. Sonra hepinizi asacağım” dedi. 125-126. Büyücüler: “(Böyle yaparsan) biz sadece Rabbimize dönmüş oluruz; Rabbimizin mucizeleri bize gelince onlara inandık diye bizden öc alıyorsun. Rabbimiz! Bize dayanma gücü ver ve Müslüman olarak canımızı al dediler. 127. Firavun kavminin ileri gelenleri: “Mûsa ve toplumunu, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve tanrılarını terketsinler diye mi salıveriyorsun?” dediler. Firavun: “Onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onları ezecek üstünlükteyiz” dedi. 128. Mûsa, kavmine: “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Bu yer Allah’ındır. Kullarından dilediğini, oraya vâris kılar. Sonuç, Allah’a saygılı olanlarındır” dedi. 129. “Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da hep eziyet çektik” dediler. (Mûsa da:) “Rabbinizin, düşmanlarınızı yok etmesi ve burada sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl davranacağınıza bakar” dedi. 130. Biz de Firavun’un adamlarını, öğüt alıp düşünmeleri için yıllarca kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. 131. Onlara bir iyilik geldiğinde: “Bu bizden ötürüdür” derler; başlarına bir fenalık geldiğinde ise, Mûsa ve onunla beraber olanların u-ğursuzluğuna verirlerdi. Bilin ki, onların uğursuzlukları Allah katındadır. Fakat çoğu bunu bilmez. 132. (Firavun’un kavmi Musa’ya:) “Bizi büyülemek için ne mûcize gösterirsen göster, sana inanmayacağız” dedi. 133. Bunun üzerine, su baskınını, çekirgeyi, biti, kurbağaları ve kanı, birbirinden ayrı mûcizeler olarak üzerlerine saldık. Yine de büyüklendiler ve suçlu bir toplum oldular. 134. Pis azap başlarına çökünce: “Ey Mûsa! Sana verdiği söze göre bizim için Rabbine yalvar. Eğer bizden bu azabı kaldırırsan, andolsun sana inanacağız ve İsrailoğulları’nı seninle beraber göndereceğiz” dediler. 135. Biz, varacakları bir süreye kadar azabı onlardan kaldırınca, hemen cayıyorlardı. 136. Biz de onlardan öç aldık ve âyetlerimizi yalanladıklarından ve onlara karşı ilgisiz olmalarından dolayı onları denizde boğduk. 137. Hor görülen bu kavmi ise, kutsal kıldığımız bu toprağın doğularına ve batılarına vâris kıldık. Rabbinin Israi-loğullarfna verdiği güzel söz, dayanmalarına karşılık olarak tamamlandı. Firavun’un ve toplumunun yaptıklarını ve yükselttiklerini yerle bir ettik. 138-139. israiloğulları’nı denizden karşıya geçirdik. Putlarına gönül veren bir topluma rastladılar. “Ey Mûsa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap” dediler. Mûsa: “Siz bir şey bilmeyen cahil bir toplumsunuz. Bunların içinde bulundukları yıkılacak ve yapmakta oldukları boşa gidecektir” dedi. 140. “Size insanlardan fazla olarak iyilikte bulunan Allah’tan başka bir tanrı mı arayayım”, dedi. 141. Sizi, size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun’un adamlarından kurtardığımızı bir hatırlayın. Bunda, size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır. 142. Mûsa’yla otuz gece için sözleştik ve ona on gece daha kattık. Böylece Rabbinin verdiği süre kırk geceye tamamlandı. Mûsa, kardeşi Hârun’a: “Kavmim içinde benim yerime geç, onları düzelt, bozguncuların yolundan gitme” dedi. 143. Mûsa, tayin ettiğimiz vakitte gelince, Rabbin ona konuştu. (Mûsa.) “Rabbim! Kendini bana göster, Sana bakayım” dedi. Allah: “Sen Beni göremezsin, ama dağa bak, eğer dağ yerinde durursa, sen Beni göreceksin” buyurdu. Rabbi dağa görününce onu yerle bir etti ve Mûsa baygın düştü. Ayılınca: “Sen yücesin, Sana tövbe ettim ve ben inananların ilkiyim” dedi. 144. Allah: “Ey Mûsa! (Sana) gönderdiklerimle ve (seninle) konuşmakla, seni insanların hepsine tercih ettim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol” dedi. 145. Ona levhalarda, öğüt ve herşeyin açıklaması adına ne varsa hepsini yazdık: «Bunları sıkıca tut ve kavmine de onları en güzel tarafı ile almalarını emret!” Size yoldan çıkanların yurdunu göstereceğim. 146. Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri, belgelerimden yüz çevirteceğim. Her belgeyi görseler, yine ona kanmayacaklar. Doğru yolu görseler, onu yol olarak benimsemeyecekler. Azgınlık yolunu görseler, hemen onu yol edinecekler. Bu, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan habersiz olmalarından ileri gelir. 147. Âyetlerimizi ve ahirette karşılaşmayı yalanlayanların işleri boşa gitmiştir. Yine de yapmış olduklarından başka bir şeyle cezalandırılmayacaklardır. 148. Mûsa’nın ardından kavmi, zinet takımlarından, böğürmesi olan bir buzağı heykelini (put) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve kendilerine yol göstermediğini görmediler mi? Onu benimsediler ve zâlim oldular. 149. işin aslını anlayıp, sapıtmış olduklarını görünce: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, andolsun kaybedenlerden oluruz” dediler. 150. Mûsa, kavmine kızgın ve üzüntülü olarak dönünce: “Benden sonra ne kötü olmuşsunuz! Rabbinizin buyruğunun acele gelmesini mi istiyorsunuz?” dedi. Levhaları attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekti; kardeşi: “Ey anamın oğlu! Bu topluluk beni hor gördü, az kalsın beni öldürüyorlardı. Düşmanlarımı sevindirme ve beni haksız toplumla bir tutma” dedi. 151. Mûsa: “Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine sok. Sen merhamet sahiplerinin en merhametlisisin” dedi. 152. Buzağıyı (put) edinenlere Rablerinden bir öfke ve dünya hayatında bir alçaklık ulaşacaktır. Biz iftiracıları böyle cezalandırırız. 153. Kötülükler işleyip ardından tövbe eden ve inananlar bitsinler ki, Rabbin ondan sonra da çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 154. Mûsa’nın öfkesi dinince, Levhaları aldı. Onlardaki yazıda, Rablerinden korkanlar için bir rehberlik ve rahmet vardı. 155. Mûsa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş kişi seçti. Onları şiddetli titreme tutunca Mûsa: “Rabbim, dileseydin onları ve beni daha önce yok ederdin. Şimdi aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok mu edeceksin? Bu Senin sınamandan başka bir şey değildir. Sen onunla istediğini saptırır ve istediğini doğru yola korsun. Sen bizim sahibimizsin; bizi bağışla, bize merhamet et; Sen bağışlayanların en iyisisin” dedi. 156. (Mûsa:) “Bu dünyada ve ahirette bize güzel olanı yaz. Biz sana yöneldik” dedi. (Allah) şöyle buyurdu: “Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım. Ama rahmetim herşeyi kaplamıştır. Onu, sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inanmış olanlara yazacağım”.

7/159. Mûsa’nın kavminden bir topluluk hakka göre hareket eder ve onunla hükmederlerdi. 160. Biz onları (İsrailoğulları’nı) oymaklar hâlinde oniki boya ayırdık. Kavmi Mûsa’dan su isteyince ona: “Asanla taşa vur” diye (seslendik). Ondan oniki pınar fışkırdı. Her oymak içeceği yeri öğrendi. Üzerlerini bulutla gölgeledik ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin” dedik. Aslında onlar bize değil, kendilerine haksızlık ediyorlardı. 161. Onlara: “Şu kasabada oturun, dilediğiniz yerden yiyin, «Affet» deyin ve secde ederek kapıdan girin. Biz de yanılmalarınızı bağışlayalım, iyi davrananlara daha da artıracağız” denmişti. 162. Onların arasındaki zalimler, kendilerine söylenilen sözü başkası ile değiştirdiler. Biz de onlara, yaptıkları haksızlıktan dolayı gökten bir azap gönderdik. 163. (Ey Muhammed!) Onlara deniz kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Hani cumartesi yasaklarını çiğniyorlardı. Çünkü cumartesi günleri balıkları sürüyle geliyor, cumartesi dışındaki günlerde gelmiyordu. Yoldan çıkmış olmalarından ötürü, onları böylece deniyorduk. 164. Aralarından bir topluluk: “Allah’ın yok edeceği veya şiddetli azaba uğratacağı bir millete niçin öğüt veriyorsunuz” dedi. Öğüt verenler: “Rabbinize, hiç değilse bir özür beyan etmiş olmak için; bir de, belki sakınırlar diye” dediler. 165. Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, kötülüğü menedenleri kurtardık; haksızlık yapanları ise, yapmakta oldukları kötülüklerden dolayı, çetin bir azapla yakaladık. 166. Kendilerine yasaklanan şeylere aldırış etmeyince, onlara: “Aşağılık maymunlar olun” dedik. 167. Rabbin, kıyamet gününe kadar onların üzerlerine, kendilerine işkence edecek kimseleri göndereceğini duyurmuştu. Rabbinin cezalandırması çabuktur. O çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 168. Biz onları yeryüzünde bölük bölük ayırdık. Aralarında iyi olanlar da vardır, olmayanlar da. İyiliğe dönerler diye onları iyiliklerle ve kötülüklerle sınadık. 169. Onların ardından, Kitab’a varis olan sonrakiler geldiler. Bunlar: “Biz nasıl olsa affedileceğiz” diyerek, bu en aşağı olanın (dünyanın) geçici olanını alırlar ve onun benzeri geçici bir şey daha gelse, ona da sarılırlar. Allah’a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair, Kitab üzerine onlardan söz alınmamış mıydı? Üstelik Kitab’da olanları okuyup öğrenmişlerdi. Ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz? 170. (Allah’a karşı gelmekten sakınanlar) Kitab’a sımsıkı sarılırlar ve namazı kılarlar. Biz iyiliğe çalışanların mükâfatını zâyi etmeyiz. 171. Bir zamanlar Tur dağını gölgelik gibi üzerlerine yükseltmiştik; onun, tepelerine düşeceğini sanmışlardı. “Size verdiğimiz Kitab’a sıkıca sarılın ve içinde olanı düşünün ki, (Allah’a karşı gelmekten) sakınasınız” elemiştik.

25/35. Musâ’ya Kitab’ı verdik; kardeşi Harun’u da kendisine yardımcı yaptık. 36. “Âyetlerimizi yalanlayan kavme gidin!” dedik. Sonunda o kavmi yerle bir ettik.

19/51. (Ey Muhammed!) Kitab’da Musa’yı da an! O seçkin kılınmış biri ve (tarafımızdan) gönderilmiş bir peygamberdi. 52. Ona Tur’un sağ yanından seslenmiş ve konuşmak için onu yaklaştırmıştık. 53. Rahmetimizden, kardeşi Harun’u da bir peygamber olarak ona bağışlamıştık.

20/9. Musa’nın haberi sana geldi mi? 10. O bir ateş görmüştü de, ailesine: “Durun ben bir ateş gördüm; ya ondan size bir kor getirir, ya da ateşin yanında bir yol gösteren bulurum” demişti. 11-17. Musa illâ ateşin yanına gelince: “Ey Musa!” diye seslenildi: Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayanındakileri çıkar, çünkü sen Kutsal Vadi Tuva’dasın. Ben seni seçtim; vahyolunanları dinle: Ben Allah’ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namazı kıl. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, zamanını gizli tuttuğum kıyamet mutlaka gelecektir. Buna inanmayan ve hevesine uyan kimse seni ondan alıkoymasın, yoksa helak olusun. Ey Musa! Sağ elindeki nedir?” 18. (Musa:) “O benim deyneğimdir; ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim, ondan daha birçok işlerimde faydalanırım” dedi. 19. Allah: “Ey Musa onu at!” dedi. 20. Onu atar atmaz, deynek çırpınan bir yılan oluverdi. 21-24. Allah: “Onu al, korkma; Biz onu yine eski durumuna çevireceğiz, Daha büyük mucizelerimizi sana göstermemiz için elini koltuğunun altına koyda, başka bir mucize olarak, kusursuz, bembeyaz çıksın. Firavun a git; doğrusu, o azmıştır” dedi. 25-35. Musa: “Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır ve dilimin düğümünü çöz ki, sözümü iyi anlasınlar. Ailemden birini, kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki, Seni daha çok teşbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz, Sen bizi görmektesin” dedi. 36-39. Allah şöyle buyurdu: “Ey Musa! İstediğin sana verildi. Zaten sana başka bir defa da iyilikte bulunmuş ve annene: «Musa’yı bir sandığa koy ve suya bırak; su onu kıyıya atar, Bana da, ona da düşman olan biri onu alır» diye, söyleyeceğimizi söylemiştik. Ey Musa! Gözümün önünde yetiştirilmen için seni sevimli kıldım”. 40-41. “Kızkardeşin Firavun’un sarayına giderek: «Ona bakacak birini size göstereyim mi?» diyordu. Böylece, annen üzülmesin, sevinsin diye seni ona iade etmiştik. Sen bir cana kıymıştın, seni üzüntüden kurtarmış ve seni birçok musibetlerle denemiştik. Bunun için Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra muayyen vakitte dönüp geldin. Seni kendim için yetiştirdim”. 42-44. “Sen ve kardeşin, ayetlerimle gidin; Beni anmakta gevşek davranmayın. Firavun’a gidin; doğrusu, o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar”. 45. Musa ve kardeşi: “Rabbimiz! Onun bize kötülük etmesinden veya azgınlığının artmasından korkarız” dediler. 46-48. Allah: “Korkmayın; Ben sizinle beraberim; görür ve işitirim. Ona gidin şöyle söyleyin: «Biz senin Rabbin’in Elçileriyiz, israiloğulları’nı bizimle beraber gönder; onlara azabetme. Rabbin’den sana bir mucize getirdik. Selam, doğru yola uyana olsun! Bize, yalanlayıp sırt çevirene azap edileceği vahyolundu’”. 49. (Firavun:) “Musa! Rabbiniz kimdir?” dedi. 50. (Musa:) “Rabbimiz herşeye ayrı bir özellik veren, sonra ona yol gösterendir” dedi. 51. (Firavun:) “Öyleyse önceki nesillerin durumu nedir?” dedi. 52-53. Mûsa: “Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitabdadır. Rabbim şaşırmaz ve unutmaz. Sizin için yeryüzünü döşeyen, onda yollar açan, gökten su indiren O’dur.” dedi. Biz o su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştiririz. 54. İster yiyin, ister hayvanlarınızı otlatın, onlarda akıl sahipleri için dersler vardır. 55. Sizi yerden yarattık; oraya döndüreceğiz ve sizi tekrar oradan çıkaracağız. 56-58. Firavun’a bütün delillerimizi gösterdik de, yalanlayıp, kabulden çekindi ve (Musa’ya): “Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayin et ki, ne senin ne de bizim caymayacağımız bir yer olsun” dedi. 59. Musa: “Buluşma zamanımız sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı loışluk vaktidir” dedi. 60. Firavun döndü, tuzaklarını toplayıp o gün geldi. 61. Musa onlara: “Size yazıklar olsun! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azabla yok eder. Allah’a iftira eden hüsrana uğrar” dedi. 62. Sihirbazlar işi aralannda tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular. 63-64. Musa ile Harun’u göstererek: “Bu iki sihirbaz, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, sizin en üstün dininizi ortadan kaldırmak istiyorlar; onun için tuzaklarınızı biraraya getirin, sonra sırasıyla gelin. Bugün üstün gelen başarıya erecektir” dediler. 65. (Büyücüler:) “Ey Musa! Sen mi atacaksın, yoksa önce biz mi atalım?” dediler. 66. Musa: “Siz atın” dedi. Birden, değnekleri ve ipleri, sihirleri yüzünden, Musa’ya sanki yürüyorlarmış gibi göründü. 67. Musa bu yüzden içinde bir korku hissetti. 68. “Korkma, sen muhakkak daha üstünsün” dedik. 69. “Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun; onların yaptıkları sadece sihirbaz düzenidir. Sihirbaz nereye giderse gitsin başarı kazanamaz” dedik. 70. Sonunda sihirbazlar: “Biz Musa ve Harun’un Rabbine inandık’ deyip secdeye kapandılar. 71. Firavun: “Ben size izin vermeden mi O’na inandınız? Size sihri öğreten, büyüğünüz odur. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sizi hurma kütüklerine asacağım. Hangimizin azabının daha çetin ve daha kalıcı olduğunu bileceksiniz” dedi. 72-73. Iman eden sihirbazlar: “Seni, gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. Biz, yanılmalarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah’ın vereceği mükafat daha iyi ve daha kalıcıdır” dediler. 74. Rablerine suçlu olarak gelen bilsin ki, cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne yaşar. 75-76. Rablerine inanmış ve yararlı iş yaparak gelenlere, işte onlara, en üstün dereceler, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları Adn cennetleri vardır. Bu, arınanların mükafatıdır. 77. Musa’ya: “Kullarımı geceleyin yürüt, denizde onlara kuru bir yol aç; düşmanların yetişmesinden korkma ve endişe etme” diye vahyettik. 78. Firavun, ordusuyla onları takib etti, deniz de onları içine alıverdi, hem de ne alış! 79. Firavun, milletini saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. 80. Ey israiloğulları! Sîzleri düşmanınızdan kurtardık, Tur’un sağ yanında sizinle sözleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik. 81. Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin! Bunda aşın gitmeyin ki, gazabımı haketmeyesiniz. Gazabımı hakeden kimse muhakkak mahvolur. 82. Ben tövbe edeni, inanıp yararlı iş işleyerek doğru yola gireni bağışlarım. 83. “Musa! Seni kav-minden daha çabuk gelmeye sev keden nedir?” dedik. 84. Musa: “Onlar ardımdadır. Rabbim! Hoşnut olman için Sana acele geldim” dedi. 85. Allah: “Biz, senden sonra kavmini sınadık; Samiıi onları saptırdı” dedi. 86. Musa, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Uzun bir zaman mı geçti, yoksa Rabbinizin gazabına uğramak istediniz de, bana verdiğiniz sözden mi caydınız?” dedi. 87. Onlar: “Sana verdiğimiz sözden kendi mallarımız yüzünden caymadık. Bize onların (Mısırlılardın) ziynet eşyasından yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları (ateşe) attık, aynı şekilde Samiri de attı” dediler. 88. Bunun üzerine Samiri onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya koydu. O ve adamları: ‘Bu sizin de Musa’nın da tanrısıdır, ama o unuttu” dediler. 89. Görmüyorlar mıydı ki, o heykel onlara ne bir söz söyleyebilir; ne de onlara bir zarar veya fayda verebilirdi? 90. Harun da onlara önceden: “Ey kavmim! Siz bu buzağı ile sınanıyorsunuz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman’dır. Bana uyun, emrime itaat edin” demişti. 91. Onlar da; “Musa bize dönene kadar buna sarılmaktan vazgeçmeyeceğiz” demişlerdi. 92-93. Musa gelince: “Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan neydi? Benim emrime karşı mı geldin?” dedi. 94. Harun: “Ey Annemoğlu! saçımdan sakalımdan tutma; doğrusu senin «İsrailoğulları arasına ayrılık koydun, sözüme bakmadın» demenden korktum” dedi. 95. Musa: “Ey Samiri! Ya senin yaptığın nedir?” dedi. 96. Samiri: “Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o elçinin bastığı yerden bir avuç aldım. Bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim böyle yaptırdı” dedi. 97. Musa: “Defol! Artık hayatta: «Bana dokunmayın!» demekten başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Durup üzerinde titrediğin tanrına bak; onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz” dedi. 98. Sizin Tanrınız, ancak, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır. O bilgice herşeyi kuşatmıştır. 99-100. (Ey Muhammed!) Geçmiş olayları sana böyle anlatıyoruz. Katımızdan sana da bir Kitab verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki, kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir. 101. Devamlı bu yükün altında kalacaklardır. Kıyamet günü bu onlar için ne kötü bir yüktür!

26/10-11. Rabbin Mûsa’ya: “Haksızlık eden kavme, Firavun’un kavmine git! Haksızlıktan sakınmazlar mı?” diye seslendi. 12-14. Mûsa: “Rabbim! Beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Hârun’a da elçilik ver. Üstelik onlara karşı suçluyum. Beni öldürmelerinden korkuyorum” demişti. 15-17. Allah: “Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidin. Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun’a varın: «Biz ikimiz âlemlerin Rabbi’nin elçileriyiz! İsrailoğulları’nı bizimle beraber gönder!» deyin” demişti. 18-19. Firavun Mûsa’ya: “Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirdin. Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörlerden birisin” dedi. 20-22. Musa: “O işi kasden yaptıysam, sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden, sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğulları’nı kendine köle ettiğinden ötürüdür” dedi. 23. Firavun: “Alemlerin Rabbi de nedir?” dedi. 24. (Musa:) “Kesin olarak inanacaksanız, bilin ki, O göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbi’dir” dedi. 25. (Firavun) yanında bulunanlara: “İşitmiyor musunuz?” dedi. 26. (Musa:) “O sizin de Rabbiniz, önce geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi. 27. (Firavun:) “Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz delidir” dedi. 28. (Musa:) “Eğer akledebilen kimselerseniz, bilin ki, O doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbi’dir” dedi. 29. (Firavun:) “Benden başkasını tanrı edinirsen, seni zindanlık ederim” dedi. 30. (Musa:) “Sana apaçık bir şey getirmiş isem de mi?” dedi. 31. (Firavun:) “Doğru sözlülerden isen, haydi getir” dedi. 32. Bunun üzerine Musa deyneğini attı, apaçık bir yılan oluverdi. 33. Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü. 34-35. (Firavun) çevresinde bulunan ileri gelenlere: “Bu, bilgili bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” dedi. 36-37. “Onu ve kardeşini alıkoy; şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder” dediler. 38. Sihirbazlar, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar. 39. İnsanlara: “Siz de toplanırmısınız?” denildi. 40. İnsanlar: “Büyücü« ler üstün gelirlerse, biz de belki onlara uyarız” dediler. 41. Büyücüler geldiklerinde, Firavun’a: “Biz üstün gelirsek, şüphesiz bize bir ödül vardır, değil mi?” dediler, 42. (Firavun:) “Evet; o takdirde siz gözde kimselerden olacaksınız” dedi. 43. Mûsa onlara: “Ne atacaksanız atın” dedi. 44. Onlar da iplerini ve deyneklerini attılar ve: “Firavun’un onuru için, şüphesiz, biz üstün geleceğiz” dediler. 45. Mûsa da deyneğini attı; o, onların uydurduklarını yutmaya başladı. 46-48. Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin Rabbine, Mûsa ve Hârun’un Rabbine inandık” dediler. 49. (Firavun:) “Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Doğrusu, o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim; hepinizi astıracağım” dedi. 50-51. İnanan büyücüler: “Zararı yok, biz Rabbimize döneceğiz. İnananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız” dediler. 52. Biz Musa’ya: “Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz izleneceksiniz” diye vahyettik. 53-56. Bu arada Firavun şehirlere: “Bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; hepimiz tedbirli olmalıyız” diyen haberciler gönderdi. 57-59. Ama Biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğulları’nı mirasçı kıldık. 60. Firavun ve adamları, güneş üzerlerine doğarken İsrailoğullarının peşine düştüler. 61. İki topluluk birbirini gördüğünde, Mûsâ’nın adamları: “İşte yakalandık” dediler. 62. Mûsa: “Hayır; Rabbim benimle beraberdir, bana elbette yol gösterecektir” dedi. 63. Bunun üzerine Biz Musa’ya: “Deyneğinle denize vur” diye vahyettik. Deniz birden ikiye ayrıldı, her parçası yüce bir dağ gibiydi. 64. Oraya, geridekileri de yaklaştırdık. 65. Mûsa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. 66. Öbürlerini suda boğduk. 67. Bunda şüphesiz ders vardır, ama çoğu inanmamaktadır. 68. Rabbin, Üstün’dür, merhametlidir.

27/7. Musa, ailesine: “Ben bir âteş gördüm; size oradan ya bir haber getireceğim, yahut ısınasınız diye tutuşmuş bir kor getireceğim” demişti . 8. Oraya geldiğinde kendisine şöyle seslenileli: “Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir”. 9-12. Allah: “Ey Mûsa! Ben Üstün ve Bilge olan Allah’ım. Deyneğini at!” dedi. Mûsa deyneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. Allah: “Ey Mûsa! Korkma; Benim huzurumda elçiler korkmaz. Yalnız, haksızlık eden, sonra kötülüğü iyiliğe çeviren kimse bilsin ki, Ben çok bağışlayıcı ve merhametliyim. Elini koynuna sok, Firavun ve kavmine gönderilen dokuz mûcizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir toplumdur” dedi. 13. Âyetlerimiz gözlerinin önüne serilince: “Bu apaçık bir büyüdür” dediler. 14. Vicdanları kesin olarak kabul ettiği hâlde, zulmederek ve büyüklenerek onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!

28/3. Ey Muhammed! İnanan bir toplum için, gerçeğe uygun olarak, sana Mûsa ve Firavun olayını anlatacağız. 4. Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu, Çünkü o bozgunculardandı. 5-6. Biz memlekette güçsüz bırakılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları vâris yapmak. Onları o yere yerleştirmek, Firavun, Hâmân ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeylerin neler olduğunu göstermek istiyorduk. 7. Mûsa’nın annesine: “Çocuğu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu suya bırak. Korkma, üzülme; Biz onu sana döndüreceğiz ve onu elçilerden yapacağız” diye bildirmiştik. 8. Firavun’un adamları rastlayıp onu almışlardı. İleride onlara düşman ve başlarına dert olacaktı. Firavun, Hâmân ve askerleri yanılmışlardı. 9. Firavun’un karısı: “Benim de senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz; belki bize faydalı olur, yâhut onu evlat ediniriz” dedi. Aslında işin farkında değillerdi. 10. Mûsa’nın annesi, gönlü bomboş sabahı etti, inananlardan olması İçin kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse saraya alınan çocuğun kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı. 11. Musa’nın ablasına: “Onu izle” dedi. O da, kimse farkına varmadan Mûsa’yı uzaktan gözetledi. 12. Önceden, süt annelerinin memesini kabul etmemesini sağladık. Mûsa’nın ablası: “Size, sizin adınıza ona bakacak, iyi davranacak bir aileyi tavsiye edeyim mi?” dedi. 13. Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, Allah’ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin diye, ona geri çevirdik. Fakat onların çoğu bilmezler. 14. Mûsa ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, ona hüküm ve ilim verdik. İyi davrananları böyle ödüllendiririz. 15. Mûsa, halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanlarından olan iki adamın döğüştüğünü gördü. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsa da ötekine bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. “Bu Şeytan’ın işidir; çünkü o apaçık, saptıran bir düşmandır” dedi. 16. Mûsa: “Rabbim! Ben kendime yazık ettim, beni bağışla” dedi. Allah da onu bağışladı. O, çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 17. Mûsa: “Rabbim! Bana verdiğin nimete andolsun ki, bir daha suçlulara arka çıkmayacağım” dedi.542 18. Şehirde, korku içinde etrafı gözetip dolaşarak sabahladı, Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Mûsa ona: “Belli ki, sen azgının
birisin” dedi. 19. Mûsa, ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince, o: “Ey Mûsa! Dün bir cana kıydığın gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Sen arabuluculardan olmayı istemiyor, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun” dedi. 20. Şehrin Öbür ucundan koşarak bir adam geldi: “Ey Mûsa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Ben senin iyiliğini istiyorum” dedi. 21. Musa, korku içinde çevresini gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni zâlim toplumdan kurtar” dedi. 22. Medyen’e doğru yöneldiğinde: “Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım” dedi. 23. Medyen suyuna gelince, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onlardan başka, hayvanlarını koruyan iki kız gördü. Onlara: “Sıkıntınız nedir?” dedi. “Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır onun için bu işi biz yapıyoruz” dediler. 24. Mûsa onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi: “Rabbim! Bana indireceğin iyiliğe muhtacım” dedi. 25. O sırada, kızlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: “Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor” dedi. Mûsa ona gelince, başından geçeni anlattı. O: “Korkma; artık zâlim kavimden kurtuldun” dedi. 26. İki kızdan biri: “Babacağım! Onu ücretli olarak tut; ücretle tuttuklarının en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır” dedi. ^.Kızların babası: “Benim için sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Ama sana bir sıkıntı vermek istemem. İnşaallah beni iyi kimselerden bulacaksın” dedi. 28. Mûsa: “Bu seninle benim aramdadır. Demek ki, bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir düşmanlığa uğramayacağım. Söylediklerimize Allah vekildir” dedi.543 29. Mûsa süreyi doldurunca ailesiyle birlikte yola çıktı. Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine: “Durun, ben bir ateş gördüm; belki ondan size bir haber yahut tutuşmuş bir odun getirim de ısınırsınız” dedi. 30-31. Oraya gelince, kutlu yerdeki vâdinin sağ yanındaki ağaç cihetinden Mûsa’ya: “Ey Mûsa! Şüphesiz Ben alemlerin Rabbi olan Allah’ım. Deyneğini at” diye seslenildi. Mûsa, (deyneğin) yılan gibi hareketler yaptığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Mûsal Dön gel; korkma; şüphesiz güvende olanlardansın” (denildi). 32. “Elini koynuna koy; lekesiz, bembeyaz çıksın. Ellerini koltuk altına çek, korkun kalmasın. Bu ikisi Firavun ve ileri gelenlerine karşı Rabbinin iki delilidir. Onlar yoldan çıkmış bir toplumdur”. 33-34. Mûsa: “Rabbim! Ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Hârun’un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarından korkuyorum” dedi. 35. Allah: “Seni kardeşinle destekleyeceğiz; size öyle bir kudret vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklar. Ayetlerimizle siz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir” dedi. 36. Mûsa onlara apaçık mucizelerimizle geljnce: “Bu sadece uydurma bir büyüdür. Önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik” dediler. 37. Mûsa: “Rabbim, O’nun katından bir doğruluk rehberini kimin getirdiğini, dünyanın sonunun kimin olacağını daha iyi bilir. Haksızlık edenler başarıya ulaşamazlar” dedi. 38. Firavun; “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için çamur üzerine bir ateş yak, tuğla hazırla ve bana bir kule yap; çıkıp belki Mûsa’nın tanrısını görürüm. Çünkü ben Mûsa’nın yalancı olduğunu düşünüyorum” dedi. 39. Firavun ve askerleri, memlekette haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar. 40. Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. (Ey Muhammed!) Haksızlık edenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak. 41. Onları, ateşe çağıran önderler kıldık; onlar kıyamet günü de yardım görmezler. 42. Bu dünyada peşlerine lânet taktık; onlar kıyâmet gününde de iğrenç kimselerden olacaklardır. 43. Biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra, öğüt alsınlar diye insanlar için açık deliller, rehber ve rahmet olarak Mûsa’ya Kitab’ı verdik.

17/101. (Ey Muhammed!) Musa’ya dokuz apaçık mucize verdik. İsrailoğulları’na sor. Kendine Musa geldiği zaman Firavun: “Ey Musa! Ben senin büyülenmiş olduğunu düşünüyorum” demişti. 102. Musa da: “Göklerin ve yerin Rabbinin gözaçıcı belgeleri olarak bunları indirdiğini biliyorsundur. Ey Firavun! Ben de, senin yok olacağını sanıyorum” dedi. 103. Firavun onları memleketten sürmek istedi. Biz de onu ve beraberindekilerin hepsini suda boğduk. 104. Bundan sonra Israiloğulları’na: “Burada siz oturun. Ahiretin vakti gelince hepinizi biraraya getiririz” dedik.

17/2-3. Mûsa’ya Kitab’ı verdik ve onu (Kitab’ı) israiloğulları’na rehber kıldık: “Benden başkasını vekil tutmayın, ey Nûh’un -o çok şükreden bir kuldu- beraberinde kurtardıklarımızın soyundan gelenler!” 4. Kitap’ta İsrailoğulları’na: “Andolsun, yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz” diye bildirmiştik. 5. Birincisinin vakti geldiğinde, pek güçlü olan kullarımızı üzerinize saldık ve yurtlarınız arasında dolaştılar. Bu yerine gelecek bir vaad idi. 6. Sonra sizi onlara galip getirdik. Size mallar ve oğullar verdik ve sayınızı artırdık. 7. İyi davranırsanız, kendinize iyi davranmış olursunuz; kötü davranırsanız, kendinize kötü davranmış olursunuz. İkincisinin vakti geldiğinde, size suratınızı astıdırlar, ilk defa girdikleri gibi Mescid’e yine girerler ve ele geçirdiklerini yerle bir ederler. 8. Rabbinizin size acıması umulur. Fakat siz dönerseniz, Biz de döneriz. Cehennemi inkârcılara zindan kılmışızdır.

10/75. Sonra, onların ardından da Firavun ve adamlarına açık belgelerimizle Mûsa ve Harun’u gönderdik. Ama onlar büyüklendiler ve suçlu bir topluluk oldular. 76. Katımızdan gerçek onlara gelince: “Bu düpedüz bir büyüdür” dediler. 77. Mûsa: “Size gelen gerçeğe dil mi uzatıyorsunuz? Bu büyü müdür? Büyücüler kurtulamazlar” dedi. 78. Onlar (Musa’ya): “Siz bizi babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çeviresiniz de, bu ülkede ululuk sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz size inanmıyoruz” dediler. 79-80. Firavun: “Bana bütün bilgin büyücüleri getirin” dedi. Büyücüler gelince, Mûsa onlara: “Atacağınızı atın” dedi. 81-82. Onlar attıkları zaman Musa: “Bu ortaya koyduğunuz şey büyücülüktür; fakat Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların işini düzeltmez. Suçluların hoşuna gitmese de, Allah sözleriyle gerçeği ortaya koyacaktır” dedi. 83. Mûsa’ya, kendi toplumundan yalnız birtakım gençler, Firavun ve ileri gelenlerinin işkence etmesinden korka korka inanmıştı. Firavun ülkede hakim bir zorba idi. O aşırı gidenlerden biri idi. 84. Mûsa: “Ey kavmim! Allah’a inanıyorsanız ve Müslüman iseniz, O’na güvenin” demişti. 85-86. Onlar: “Allah’a güvendik. Rabbimiz! Haksız bir topluluk ile bizi sınama. Rahmetinle bizi inkarcı topluluktan kurtar” dediler. 87. Mûsa ve kardeşine: “Mısır’da toplumunuza evler hazırlayın. Evlerinizi karşılıklı yapın, namazı kılın ve inananları müjdeleyin” diye vahyettik. 88. Mûsa: “Rabbimiz! Sen Firavun’a ve ileri gelenlerine dünya hayatında süsler ve nice mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan saptırmaları için mi? Rabbimiz! Onların mallarını yok et. Gönüllerini katılaştır ki, acı azabı görmedikçe inanmasınlar” dedi. 89. Allah: “İkinizin duâsı kabul olundu. Dürüst hareket edin. Bilmeyenlerin yoluna asla uymayın” dedi. 90. İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla peşlerine düştüler. Firavun boğulacağı zaman: “İsrailoğulları’nın inandığından başka tanrı olmadığına inandım; artık ben de Müslümanlar’danım” dedi. 91-92. “Şimdi mi? Oysa, daha önce başkaldırmıştın ve bozgunculardandın. Senden sonrakilere bir ders olması için, bugün cesedini kurtaracağız” denildi. Doğrusu, insanların çoğu âyetlerimizden habersizdir. 93. İsrailoğulları’nı iyi bir yere yerleştirdik ve onlara temiz, rızıklar verdik. Kendilerine ilim gelene kadar ayrılığa düşmediler. Rabbin onların ayrılığa düştükleri şeylerde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

11/96-97. Musa’yı mûcizelerimizle ve apaçık bir belge ile Firavun’a ve ileri gelenlerine göndermiştik. Firavun’un emri doğruya iletici olmadığı hâlde, Firavun’un emrine uydular. 98. Fifavun, kıyamet günü kavminin önünden gidecek ve onları ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü yerdir! 99. Burada da, kıyamette de peşlerine lânet takılmıştır. Onlara verilen bu armağan, ne kötü bir armağandır! 100. (Ey Muhammed!) Bu sana anlattıklarımız kasabaların başlarından geçenlerdendir. Onların kimi ayaktadır ve kimi de biçilmiş gibi yerle bir edilmiştir.

11/110. Musa’ya Kitab’ı vermiştik de onda ayrılığa düşülmüştü. Rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hükmedilmiş olurdu. Doğrusu onlar, onun hakkında kuşku verici bir şüphe içindedirler. 111. Rabbin onların hepsine işlerinin karşılığını tam ödeyecektir; O onların yaptıklarından haberdardır.

6/146. Yahudi olanlara, tırnaklı her hayvanı haram kılmıştık. Onlara, sığır ve davarın sırt, bağırsak ve kemik yağları dışında kalan iç yağlarını da haram kılmıştık. Aşırı gitmelerinden dolayı onları cezalandırmıştık. Şüphesiz, Biz doğru söyleriz.

6/154. Sonra iyi davrananlara (nimetimizi) tamamlamak ve herşeyi açıklamak üzere; Rablerine kavuşacaklarına inansınlar diye rehber ve rahmet olarak Musa’ya Kitab’ı verdik.

37/114. Biz Mûsa ve Hârun’a iyilikte bulunmuştuk. 115. Onları ve kavimlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık. 116. Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi. 117. Onlara (Musa ve Harun’a) apaçık anlaşılan Kitab’ı vermiştik. 118. Onları doğru yola eriştirmiştik. 119-120. Sonra gelenler arasında “Mûsa ve Hârun’a selâm olsun” diye birer ün bıraktık. 121. Biz iyileri böyle ödüllendiririz. 122. Onlar Bizim inanmış kullarımızdandı.

40/23-24. Mûsa’yı mûcizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Kârun’a gönderdik. Ama onlar; “Bu yalancı büyücünün biridir” dediler. 25. Mûsa, katımızdan onlara gerçeği getirince; “Onunla beraber inananların oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın” dediler. Fakat, inkârcıların tuzağı elbette boşa çıkar. 26. Firavun: “Beni bırakın da Mûsa’yı öldüreyim, o Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde karışıklık çıkaracağından korkuyorum” dedi. 27. Mûsa: “ Ben, hesap görülecek güne inanmayan büyüklenenlerin hepsinden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınırım” dedi. 28-29. Firavun ailesinden olup da inandığını gizleyen bir adam dedi ki: “Rabbim Allah’tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa o size Rabbinizden açık belgelerle gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendisinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin birkısmı başınıza gelir. Allah aşırı giden yalancıyı doğru yola eriştirmez. Ey Kavmim! Bugün memlekette hükümranlık sizindir, başta olanlar sîzsiniz. Ama Allah’ın baskını bize çatınca, O’na karşı bize kim yardım eder?” Firavun: “Ben size ancak kendi görüşümü belirtiyorum ve ben size ancak doğru yolu gösteriyorum” dedi. 30-35. inanmış olan adam: Ey Kavmim! Ben sizin hakkınızda, Nûh, Âd, Şemûd kavmi ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara haksızlık etmek istemez. Ey Kavmim! Sizin hesabınıza, bağırıp çağrışma gününden korkuyorum. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün Allah’a karşı sizi savunan bulunmaz. Allah’ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur. Andolsun ki, Yûsuf da daha önce size belgelerle gelmişti. Size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Sonunda Yûsuf ölünce: “Allah onun ardından hiç bir elçi göndermeyecek” demiştiniz. Allah aşırı şüpheci kimseyi işte böyle saptırır. Bunlar, Allah’ın âyetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışıyorlar. Bu, Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi artırır. Allah, büyüklük taslayan her zorba kalbi işte böyle mühürler” dedi. 36-37. Firavun: “Ey Hâmân! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de, Mûsa’nın Tanrısı’nı görürüm. Ben onun yalancı olduğunu düşünüyorum” dedi. Firavun’a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun’un düzeni elbette boşa gidecektir. 38-44. O inanan kimse547: “Ey Kavmim! Bana uyun; sizi doğru yola eriştireyim. Ey kavmim! Bu dünya hayatı (geçici) bir menfaattir; ama
ahiret, işte o kalınacak yurttur. Kim bir kötülük işlerse onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar hesapsız şekilde rızıklandırılacakları cennete girerler. Ey Kavmim! Nedir başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz. Siz beni Allah’ı inkâr etmeye, bilmediğim bir şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi, çok bağışlayıcı ve Üstün olan Allah’a çağırıyorum. Beni kendisine çağırdığınız şeyin, bu dünyada da, âhirette de kendisine çağrılacak bir şey olmadığında, hepimizin Allah’a döneceğinde ve aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur. Size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Allah kullarını görmektedir’’ dedi. 45. Allah o adamı kurmak istedikleri tuzakların kötülüklerinden korudu. 46. Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu zaman da. “Firavun’un adamlarını azabın en ağırına sokun!” denir.

43/46. Biz Musa’yı mucizelerimizle Firavun’a ve erkanına göndermiştik. “Ben alemlerin Rabbi’nin Elçisi’yim” demişti. 47. Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi. 48. Onlara gösterdiğimiz her mûcize diğerinden daha büyüktü, (doğru yola) dönmeleri için onları azaba uğrattık. 49. “Ey büyücü! Sana verdiği söze göre bizim için Rabbin’e yalvar! Biz doğru yolu bulduk” dediler. 50. Ama azabı üzerlerinden kaldırdığımızda, hemen sözlerinden döndüler. 51-53. Firavun, kavmine: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve memleketimde akan bu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yahut, ben zavallı ve neredeyse konuşamayan bu adamdan daha üstün değil miyim? (Eğer o bir peygamberse) ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardım edecek melekler gelmeli değil miydi?” dedi. 54. Firavun, kavmini küçümsedi, ama onlar kendisine yine de itaat ettiler. Onlar yoldan çıkmış bir toplumdu. 55. Böylece bizi öfkelendirince, onlardan öc aldık; hepsini suda boğduk. 56. Onları, sonradan geleceklere bir ibret kıldık.

44/17-21. Onlardan önce Firavun kavmi-ni denemiştik. Onlara gelen değerli bir elçi demişti ki: “Ey Allah’ın kulları! Bana gelin; ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah’a karşı üstün gelmeye çalışmayın; ben size apaçık bir delil getirdim. Beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım. Bana inanmıyorsanız başımdan çekilin”. 22. Musa: “Bunlar suçlu bir millet!” diye Rabbi’ne seslenmişti. 23-24. Allah da şöyle buyurdu: “Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız. Denizi, yarılmış hâlde bırak, çünkü onlar boğulacak bir ordudur”. 25-27, Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. 28. İşte böyle; onları başka bir millete miras bıraktık. 29. Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlara süre de verilmedi. 30-31. israiloğulları’nı azgın bir zorba olan Fira-vun’un alçaltıcı azabından kurtardık. 32. Elbette bir bilgiye dayanarak, onları diğer kavimlere tercih ettik. 33. Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan mucizeler verdik.

51/38. Musa’da da (alınacak ders vardır). Onu apaçık bir delille Firavuna gönderdik. 39. Firavun, erkanıyla birlikte hakdan yüz çevirdi ve: “Sihirbazdır” veya “Delidir’’ dedi. 40. Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.

18/60. Mûsa, uşağına: “Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmaya, yahut yıllarca yürümeye devam edeceğim” demişti. 61. İki denizin birleştiği yere ulaştıklarında
balıklarını unutmuşlardı. Balık bir delikten kayıp, denizde yolunu tuttu. 62. Oradan ayrıldıklarında, (Musa) uşağına: “Yiyeceğimizi getir! Bu yolculuğumuzda yorulduk” dedi. 63. O da: “Gördün mü? Kayalığa vardığımız zaman, balığı unutmuşum. Onu hatırlamayı bana unutturan şüphesiz Şeytan’dır. Balık, şaşılacak şekilde denizde yolunu tutup gitmiş” dedi, 64. Mûsa: “Zaten istediğimiz buydu” dedi ve hemen izleri üzerine, geldikleri gibi geri döndüler. 65. Orada, katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve katımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular. 66. Mûsa ona: “Sana öğretilmiş olan yolgösterici bilgiden bana da öğretmen İçin peşinden gelebilir miyim?” dedi. 67-68. O: “Sen benimle beraber bulunmaya dayanamazsın. Bilgice kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?” dedi. 69. Mûsa: İnşallah dayanacağımı göreceksin. Sana hiç bir işte başkaldırmayacağım” dedi. 70. O da: “Eğer peşimden geleceksen, ben sana anlatmadıkça, herhangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın” dedi. 71. Bunun üzerine yola koyuldular. Sonunda bir gemiye bindikleri zaman o, gemiyi deliverdi. Musa: “Gemiyi, içindekileri suda boğmak için mi deldin? Sen korkunç bir şey yaptın” dedi. 72. Mûsa’ya: “Sana «Yanımda bulunmaya dayanamazsın» dememiş miydim?” dedi. 73. Mûsa: “Unuttuğum için beni azarlama; bü işimden ötürü beni zora itme” dedi. 74. Yine yola koyuldular. Sonunda bir erkek çocuğa rastladılar. O, çocuğu hemen öldürdü. Musa: “Bir cana karşılık olmaksızın, suçsuz bir cana mı kıydın? Gerçekten çok kötü bir şey yaptın” dedi. 75. O, Mûsa’ya: “Sana «Yanımda bulunmaya dayanamazsın» dememiş miydim?” dedi. 76. Musa: “Bundan sonra sana bir şey sorarsam, artık beni vanında tutma; bence mazur sayılırsın dedi, 77. Yine yola koyuldular, vardıkları bir kasabanın halkından yiyecek istediler. Kasabalılar onları misafir etmekten kaçındılar, ikisi orada yıkılmaya yüz tutan bir duvar gördüler. Mûsa’nın arkadaşı onu düzeltiverdi. Mûsa: İsteseydin, buna karşı bir ücret alırdın” dedi. 78-82. O: “İşte bu, seninle benim aramızın açılmasıdır; dayanamadığın olayların yorumunu sana anlatacağım. Gemi denizde çalışan bir kaç yoksulundu. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü peşlerinde, her sağlam gemiyi zorla alan bir kral vardı. Oğlana gelince, onun ana-babası inanmış kimselerdi. Çocuğun onları azgınlığa ve inkâra sürüklemesinden korkmuştuk. Rablerinin, onlara daha temiz ve daha merhametli birini vermesini istedik. Duvar ise, şehirde iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hâzinesi vardı. Babaları iyi biri idi. Rabbin onların ergenlik çağına u-laşmalarını ve Rabbinin bir rahmeti olarak hâzinelerini çıkarmalarını diledi. Bunları kendiliğimden yapmadım. Dayanamadığın işlerin yorumu işte budur dedi.

14/5. Musa’yı âyetlerimizle: “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat!” diye göndermiştik. Bunlarda pek sabırlı ve çok şükreden herkes için alınacak dersler vardır. 6-7. Mûsa, kavmine: “Allah’ın size olan nimetlerini anın! Hani O sizi size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun’un adamlarından kurtarmıştı. Bütün bunlarda Rabbinizden büyük bir imtihan vardır. Rabbiniz size: «Eğer şükrederseniz, size karşılığını arttıracağım; eğer nankörlük ederseniz, azabım pek çetindir» diye bildirmişti” dedi. 8. Mûsa dedi ki: “Siz ve yeryüzünde olanlann hepsi nankörlük etmiş olsanız bile, Allah kimseye muhtaç değildir ve övgüye layıktır”.

23/45-46. Sonra Mûsa ve kardeşi Hârun’u Firavun ve ileri gelenlerine mucizelerimiz ve apaçık bir belgeyle gönderdik, ama büyüklük tasladılar, zaten onlar büyüklenen bir topluluktular. 47-48. Bu yüzden: “Kendi kavimleri bizim kölelerimiz iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?” deyip onları yalanladılar. Bu yüzden yok edildiler. 49. Musa’ya Kitab’ı, onlar doğru yola girsinler diye vermiştik.

32/23. Biz Mûsa’ya Kitab’ı verdik. (Ey Muhammed!) Sakın ona kavuşmaktan şüphe etme. Onu israiloğulları’na da doğruluk rehberi kıldık. 24. Dayandıkları ve âyetlerimize kesin olarak kani oldukları zaman, onların içinden, buyruğumuza göre doğru yola götüren önderler yetiştirdik. 25. Rabbin kıyamet günü ayrılığa düştükleri konularda onların arasında hüküm verecektir.

79/15. (Ey Muhammed!) Musa’nın haberi sana geldi mi? 16-19., Kutsal Vadi Tuva’da, Rabbi ona şöyle seslenmişti: “Firavun’a git; doğrusu, o azmıştır. Ona: «Arınmaya niyetin var mı? Rabbine giden yolu göstereyim ki, O’ndan korkasın» del” 20. Ona en büyük mucizeyi göstermişti. 21. Firavun ise yalanladı ve başkaldırdı. 22. Geri dönüp yürüdü. 23-24. Adamlarını toplayıp seslendi: “Sizin en yüce efendiniz benim” dedi. 25. Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı. 26. Bunda, Alah’tan korkan kimseye ders vardır.

2/49. (Ey israiloğulları!) Size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun adamlarından sizi kurtarmıştık. Bunda, Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. 50. Sizin için denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Fİravun’un adamlarını boğmuştuk. 51. Mûsa ile kırk gece için sözleşmiştik. Sonra ardından buzağıyı (put) edinerek zulüm işlemiştiniz. 52. Bunun ardından, şükredesiniz diye sizi bağışlamıştık. 53. Doğru yola giresiniz diye, Mûsa’ya Kitab’ı ve (doğruyu yanlışı) ayırabilme gücü vermiştik. 54. Musa, kavmine: “Ey kavmim! Buzağıyı (put) edinmekle kendinize yazık ettiniz. Hemen Yaratanınız’a tövbe edin ve adamlarınızı öldürün. Bu, Yaratanınız katında daha çok iyiliğinize olur ve tövbenizi kabul eder. O tövbeleri daima kabul edendir, çok merhametlidir” demişti. 55. “Ey Mûsa! Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana inanmayacağız” demiştiniz de, bakakalırken sizi yıldırım çarpmıştı. 56. Ölümünüzden sonra sizi tekrar dirilttik.551 57. Bulutu üzerinize gölgelik olarak saldık, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkiarın temiz olanlarından yiyin” dedik. Ama onlar Bize değil, yalnızca kendilerine zulmediyorlardı. 58. “Şu şehre girin, orada olandan dilediğiniz gibi bol bol yiyin, boyun bükerek kapısından girin ve: ‘Affet’ deyin ki, Biz de yanılgılarınızı bağışlayalım; iyi davrananlara daha da artıracağız” demiştik. 59. Ne var ki, zulmedenler kendilerine söylenmiş sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de zulmedenlere -doğru yoldan çıkmalarından dolayı- gökten bir azap indirdik. 60. Mûsa, milletine su aramıştı. Ona: “Asanla taşa vur” dedik; ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabîle içeceği yeri öğrendi. Allah’ın rızkından yiyin, için, ancak yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. 61. “Ey Mûsa! Biz bir çeşit yemeğe dayanamayacağız. Bizim için Rabbine yalvar, bize yerin bitirdiklerinden; sebze, hıyar, sarmısak, mercimek, soğan yetiştirsin” demiştiniz. Bunun üzerine (Mûsa): “İyi olanı daha düşük olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Ö hâlde bir şehre inin, (orada) her istediğiniz vardır” dedi. İşte böylece üzerlerine aşağılık ve miskinlik çöktü ve Allah’ın öfkesine uğradılar. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı. Bu ceza karşı gelmelerinden ve (haddi) aşmalarından dolayı idi. 62. Mü’minler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler’den Allah’a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katindadır. Artık onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de. 63. Sizden sağlam söz almıştık ve üstünüze Tur dağını yükseltmiştik. “Size verdiğimiz söze kuvvetle sarılın ve onu hatırlayın. Böylece saygılı olursunuz” demiştik’552 64. Ama, bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Eğer Allah’ın size bol nimeti ve merhameti olmasaydı, zarara uğrayanlardan olurdunuz. 65. içinizden Cumartesi günü (haddi) aşanları biliyorsunuzdur. Onlara: “Aşağılık birer maymun olun” dedik. 66. Bunu, kendilerine ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah’a saygılı olanlara bir öğüt olsun diye yaptık. 67. Mûsa, kavmine: “Allah size bir sığır boğazlamanızı buyuruyor demişti de, onlar: “Bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsa: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” dedi. 68. “O hâlde Rabbine bizim için seslen, onun ne olduğunu bize açıklasın” dediler. Mûsa: “Allah onun ne kart, ne de körpe; ikisi arasında bir sığır olduğunu söylüyor. Size buyurulmuş olanı hemen yapın” dedi. 69. Onlar: “Rabbine bizim için seslen, bize onun rengini bildirsin” dediler. Mûsa: “Allah onun, bakanların gönlünü açan, parlak sarı renkli bir sığır olduğunu söylüyor” dedi. 70. Onlar: “Rabbine bizim için seslen de, onun ne olduğunu bize anlatsın. Sığırların hepsi birbirine benziyor. Allah dilerse, biz doğruyu bulacağız” dediler. 71. Mûsa: “Allah, onun boyunduruk altına alınıp arazi sürmemiş ve ekin sulamamış, kusursuz, alacası da olmayan bir sığır olduğunu söylüyor” dedi. “İşte şimdi gerçeği söyledin” deyip hemen sığırı boğazladılar. Az kalsın yapmayacaklardı. 72. Hani siz birini öldürmüş ve bu hususta çekişmiştiniz. Oysa, gizlemekte olduğunuzu Allah ortaya çıkaracaktı. 73. Nitekim: “Onun bir parçasıyla, ona (ölüye) vurun!” dedik. Allah, ölüleri böylece diriltir. Size ayetlerini gösteriyor. Aklınızı kullanacağınız umulur. 74. Bundan sonra yine de kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katı kesildi. Zira taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran da vardır, yarılıp içinden su çıkan da vardır, Allah korkusundan yuvarlanan da vardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

2/83. İsrailoğulları’ndan Allah’tan başkasına tapmayacaklarına; ana-babaya, yakınlara, yetimlere ve düşkünlere iyilik edeceklerine, insanlara güzel söz söyleyeceklerine, namazı kılacaklarına ve zekatı vereceklerine dâir sağlam söz almıştık. Sonra -pek azınız dışında- hep döndünüz. Sîzler zaten döneksiniz. 84. Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize ve birbirinizi yurdunuzdan çıkarmayacağınıza dâir sizden sağlam söz almıştık. Siz bunu bile bile kabul etmiştiniz. 85. Ve sonra sizler, birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir bölüğü yurtlarından ediyor, onlara karşı günah işlemek ve düşmanlık yapmak üzere yardımlaşıyordunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haramken, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkışıyordunuz. Yoksa Kitab’ın birkısmına inanıyor ve birkısmını inkâr mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanların cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka ne olabilir? Onlar kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. 86. işte onlar, ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bunun için onların azabı hafifletilmez ve onlar yardım da görmezler. 87. Müsa’ya Kitab’ı verdik; sonra onun peşinden ardarda^ peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya açık belgeler verdik ve onu Kutsal Ruh’la destekledik. Ne zaman bir peygamber size hoşlanmadığınız bir şey getirdiyse, büyüklük taslayarak kimini yalanlayıp kimini öldürmüyoır muydunuz? 88. “Kalplerimiz perdelidir” dediler. Hayır; inkârlarından dolayı Allah onları lânetlemiştir. Onlar pek az inanıyorlar. 89. Daha önceleri, inkârcılara karşı zafer kazanmayı isteyip dururlarken, onlara Allah katından, kendilerinde olanı doğrulayan bir Kitap, tanıdıkları şey gelince onu inkâr ettiler. Allah’ın laneti inkâr edenlere olsun! 90. Allah’ın lütufta bulunarak, kulları içinden dilediğine Kitap indirmesini çekemedikleri için, Allah’ın indirdiğini inkâr etmekle kendilerini ne kötü sattılar! Bu yüzden öfke üzerine öfkeye uğradılar. Artık inkâr edenlere aşağılayıcı bir azap vardır. 91. Onlara: “Allah’ın indirdiğine inanın” denilince, “Bize indirilene inanırız” derler ve başkasını inkâr ederler. Oysa, o kendilerinde olanı doğrulayan gerçektir. Onlara: “İnanıyor İdiyseniz, daha önce Allah’ın peygamberlerini niye öldürüyordunuz?” diye sor! 92. Mûsa açık belgeler getirdi. Sonra onun ardından buzağıyı (put) edindiniz, İşte siz böyle zâlimsiniz. 93. Sizden sağlam söz almıştık ve Tûr’u üzerinize yükseltip: “Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve dinleyin” demiştik, onlar da: “Dinledik ve karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi kalplerine İşlemişti. De ki: “Eğer inanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor”.

2/246. Mûsa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini bilmiyor musun? Peygamberlerinden birine: ‘’Bizimle bir hükümdar gönder de, Allah yolunda savaşalım” demişlerdi; o da: “Ya savaş size farz kılınır da savaşmazsanız?” demişti. “Yurtlarımızdan ve oğullarımızdan uzaklaştırıldığımıza gère, Allah yolunda niye savaşmayalım?” demişlerdi. Ancak, savaş onlara farz kılınınca -az birkısmı dışında- yüz çevirdiler. Allah haksızlık yapanları bilir. 247. Peygamberleri onlara: “Allah Talut’u size hükümdar olarak gönderdi” dedi. “Biz hükümdarlığa ondan daha uygun iken ve ona malca da bir genişlik verilmemişken, o bize nasıl hükümdar olabilir?” dediler. “Kuşkusuz, Allah sizin üstünüze onu seçti, bilgice ve vücutca gücünü artırdı. Allah hükümdarlığını dilediğine verir ve Allah herşeyi kuşatır, bilir” dedi. 248. Peygamberleri onlara: “Onun hükümdarlığının işareti size sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden gelen gönül huzuru, Mûsa ailesinin ve Hârun ailesinin bıraktıklarından kalanlar vardır. Onu melekler taşır. Eğer inanmışsanız, bunda size bir işaret vardır” dedi. 249. Talût orduyla beraber yola koyulunca: “Allah sizi bir ırmakla deneyecek. Ondan içen benden değildir. Ondan hiç içmeyen veya kendi avucuyla bir avuçdan başka tatmayan ise bendendir” dedi. İçlerinden pek azı dışında, hepsi ondan içti. O ve beraberindeki înananlar ırmağı geçince, bunler: “Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok” dediler. Allah’a kavuşacaklarına inananlar ise: “Nice az bir topluluk -Allah’ın izni ile- büyük bir topluluğa üstün gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir” dediler. 250. Calût ve ordusunun karşısına çıktıklarında: “Rabbimiz! Bize dayanma gücü ver, ayaklarımızı sağlamlaştır, inkarcı topluma karşı bize yardım et!” dediler. 251. Allah’ın izni ile onları bozguna uğrattılar. Dâvud da Calût’u öldürdü. Allah Dâvud’a hükümdarlık, bilgelik verdi ve ona dilediğinden öğretti. Allah, insanları birbirleriyle savmamış olsaydı, yeryüzü bozgunculukla dolardı. Fakat, Allah âlemlere karşı bol lütuf sahibidir. 252. (Ey Muhammed!) İşte bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz Allah’ın belgeleridir. Şüphesiz sen de elçilerden birisin.

3/93. (Ey Muhammed!) Tevrat’ın indirilmesinden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğulları’na helal idi. De ki: “Doğru söylüyorsanız Tevrat’ı getirin ve onu okuyun”. 94. Bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zâlim kimselerdir.

61/5. Mûsa, kavmine: “Ey kavmim! Benim size gönderilmiş bir Allah Elçisi olduğumu bildiğiniz hâlde, bana niçin eziyet ediyorsunuz?” demişti. Ama onlar yoldan sapınca, Allah da onların gönüllerini saptırmıştı. Allah, yoldan çıkan toplumu doğru yola eriştirmez.

5/12. Andolsun, Allah İsrailoğulları’ndan sağlam söz almıştı. Biz onlardan oniki önder557 gönderdik. Allah onlara şöyle dedi: “Ben sizinleyim. Namazı kılarsanız, zekatı verirseniz, elçilerime inanırsanız, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel bir ödünç verirseniz, sizin kötülüklerinizi örteceğim ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğim. Artık bundan sonra sizden kim inkâr ederse, düz yolda şaşırmış olur”. 13. Verdikleri sözde durmamalarından dolayı onları lanetledik ve gönüllerini katılaştırdık. Onlar sözcükleri yerlerinden kaydırdılar ve kendilerine hatırlatılandan ders almayı unuttular. İçlerinden pek azı dışında, onlardan hep hainlik görüp durursun. Onları affet ve onlara aldırma. Allah iyi davrananları sever.

5/20-21. Mûsa, kavmine şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini düşünün. İçinizden peygamberler yetiştirdi ve sizi hükümdar yaptı, milletlerden hiç birine vermediğini size verdi. Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Ardınıza dönmeyin, yoksa kaybedenlere dönersiniz”. 22. Onlar: “Ey Mûsa! Orada zorba bir toplum vardır. Onlar oradan çıkmadıkça, biz asla oraya girmeyiz; eğer onlar oradan çıkarsa, biz de gireriz” dediler 23. Korkanların arasından Allah’ın kendilerine iyilikte bulunduğu iki kişi: “Üzerlerine kapıdan yürüyün; oradan girerseniz, üstün gelirsiniz. Eğer inanıyorsanız Allah’a güvenin” demişti. 24. “Ey Mûsa! Onlar orada oldukça, biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, savaşın. Biz burada oturacağız” dediler. 25. Mûsa: “Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime sahibim. Artık, bu yoldan çıkmış toplulukla bizim aramızı ayır” dedi. 26. Allah: “Orası kırk yıl onlara yasaktır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış toplum için tasalanma” dedi.

5/70. İsrailoğulları’ndan sağlam söz aldık ve onlara elçiler gönderdik. Ne zaman bir elçi onlara canlarının istemediği bir şey getirdiyse, onların kimini yalanladılar, kimini de öldürdüler. 71. Bir fitne konmayacağını sandılar da, kör oldular, sağırlaştılar. Sonra Allah, tövbelerini kabul etti. Ama yine de çoğu kör ve sağır kaldı. Allah onların işlediklerini görmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz